Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, üç günlük Türkiye ziyaretinde Filistin protestolarıyla karşılandı. Steinmeier’in Sirkeci Garı’nı ziyareti sırasında bir grup tarafından protesto edilmesinin ardından bir diğer protesto da Beyoğlu’nda Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi’ni ziyareti sonrasında yaşandı.
Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi’nin karşısındaki antika dükkanı, Steinmeier’i Filistin direnişinin simgesi haline gelen ‘Leve Palestina’ marşıyla uğurladı…
Steinmeier’ı protesto eden Antikacı Nevzat Onmuş’un Samsun’daki felsefe öğretmenliği serüveninden (Halil) Cibran adındaki kafesine, İstanbul’daki antika dükkanından cezaevine uzanan öyküsünü eski dostu Dinçer Ateş 30 Kasım 2020’de Fikir Coğrafyası isimli sitede kaleme aldığı yazısında anlattı…
“Nevzat Onmuş’u on yedi yıldır tanırım” diyen Ateş, Antikacı Onmuş’u şöyle anlatıyor:
“Nevzat, Samsun’da felsefe öğretmeniydi. Kent Kültürü adında bir derginin sahibiydi. Aynı zamanda (Halil) Cibran adında bir kafe işletiyordu. Okur-yazar ekibin tek esnafıydı. Kim işsiz kalsa Cibran’ın kasası ona emanet edilirdi. Kahvenin camında ‘Garibana çorbası verilir’ yazardı. (…)
Bir gün ansızın istifa ettiğini öğrendik. Okul müdürü, inadına dersleri ilk saatlere koymuş. Nevzat da iki gün geç kalınca, üçüncü gün basmış istifayı. ‘Baba, ya bana yazık olacaktı ya çocuklara…’ dedi. Kendine yazık etti…”
“DEF-İ HACET” (DIŞKI) SERGİSİ
Öğretmenlikten istifa ettikten sonra Samsun’da antikacılık yapmaya başlayan Onmuş, Samsun’da o işi de tutturamaz… Onmuş İstanbul’a, Masumiyet Müzesi’nin bulunduğu Çukurcuma’ya göç eder. Dillere destan bir “Def-i Hacet” sergisi düzenler, işleri büyür… Tomtom’da ‘Plato Platonik’ adında, irili ufaklı on binlerce objeden mürekkep, tarihi bir film stüdyosu kurar.
Sonrasını Dinçer Ateş şöyle anlatıyor:
“İzlediğiniz dönem filmlerinin çoğu orada çekildi. Müze gibi bir yer. Tarihi stüdyo olarak milli servet. O dönem Kültür Bakanlığında çalışıyordum. Tarihi eser olduğundan şüphelendiği bazı malzemeleri, müzeye teslim etmek için benden torpil istemişti. Fazla prosedür onu yoruyordu.
İstanbul rekabettir. Nevzat bile istisna olamadı. Bir iki hasit, beklentisi karşılanmayan bir iki memur; bizim çocuğa (Nevzat, çocuk demektir, belki de o yüzden hep çocuk kaldı.) kötülük yaptılar. On binlerce malzemenin arasına, Nevzat’ın gözünden kaçabilecek, maddi değeri olmayan, birkaç sözde tarihi eser sokuşturdular. Sanıyorum üç-dört aya hüküm giydi. Azıcık hukuk bilse böyle olmazdı. Fakat maalesef hukuk okur-yazarı değildi. Hayatı boyunca avukatı olmamış, devlete, hakimlere hiç itiraz etmemişti. Adaleti, doğal olarak tecelli eden bir şey zannediyordu.”
Bir süre cezaevinde kalıp işinin başına dönen Onmuş son olarak Almanya Cumhurbaşkanı’na yaptığı “uğurlama” töreniyle gündem oldu…
Onmuş’un MİT Başkanı İbrahim Kalın ve yazar Orhan Pamuk ile fotoğrafları ortaya çıktı:
Nevzat Onmuş adını kullanan bir X hesabının ise Onmuş ile MİT Başkanı İbrahim Kalın fotoğraflarının olduğu paylaşımlara fotoğrafın kaldırılması yönünde talepte bulunduğu görüldü.
‘LEVE PALESTİNA’NIN HİKAYESİ
1978 yılında yazılan ve Siyonist İsrail devletine karşı protestoyu dile getiren ‘Leve Palestina’ adlı şarkı, Kofia grubunun en bilinen eserlerinden biridir. Gazze’ye yönelik İsrail saldırılarına karşı başlatılan protestolarla birlikte, bu şarkı dünya genelinde hızla yayılmış ve İsveç’teki sol ve Filistin destekçisi protestolarda öne çıkmıştır. Kofia grubu, 1972’deki kuruluşundan 1987’deki Filistin’deki Birinci İntifada’nın başlangıcına kadar dört albüm, üç plak ve bir kaset yayınlamıştır. İsveççe ve Arapça sözleriyle, bu şarkılar İsrail işgal rejimine ve onun Avrupalı destekçilerine meydan okuyan bir mesaj göndermiştir.
İsveçli grubun “Leve Palestina” şarkısı tüm dünyada Filistin mücadelesinin sembolü haline gelerek, sosyal medyada ve meydanlarda söylenmeye başladı.
İsrail’in 1967’de başlattığı savaş esnasında ülkesinden ayrılarak İsveç’e yerleşen Filistin-Nasıra doğumlu şarkı yazarı George Totari, 1972’de İsveçli müzisyenlerle kurduğu Kofia grubunu, şarkılarının direnişin sembolü haline gelmesini anlattı.
“ŞARKIYI 50 YIL ÖNCE YAZDIM”
Şarkının bu kadar popüler olmasını beklemediğini ifade eden Totari, “Bu şarkıyı 50 yıl önce yazdım. Yavaş yavaş popüler hale geldi. Hiç İsveççe bilmeyip bu şarkıyı söyleyen insanlar görüyorum. Arapça tercüme de var. Ben hiçbir şey yapmadım, sadece şarkıyı besteledim ve insanlar, özellikle gençler bunu beğendi, tüm dünyaya yaydı.” değerlendirmesinde bulundu.
Totari, eserin Filistin halkına faydası olması için elinden geleni yaptığını aktararak, “Leve Palestina” şarkısının dünyanın yer yanından insanın kalbine girdiğini belirtti.
İnsanların her yerde şarkısını söylediğini vurgulayan sanatçı, “İsveç’te de birçok protestoda bu şarkı söyleniyor ama hükümet İsrail’i destekliyor. Orada çocuklarımızın öldüğünü ve İsrail’in bizi bombaladığını görmüyorlar. Bugün siyaset adeta ticaret gibi. Sen ve ben, onlar için hiçbir şey ifade etmiyoruz. Onlar için sadece ticaretleri önemli.” diye konuştu.
ŞARKININ SÖZLERİ
çok yaşa Filistin ve ez siyonizmi
çok yaşa Filistin ve ez siyonizmi
çok, çok, çok yaşa Filistin
çok, çok, çok yaşa Filistin
çok yaşa Filistin ve ez siyonizmi
çok yaşa Filistin ve ez siyonizmi
ve ektik toprağı
ve biçtik buğdayı
biz topladık limonları
ve zeytinleri sıktık
ve bütün dünya bizim toprağımızı bilir
ve bütün dünya bizim toprağımızı bilir
çok, çok, çok yaşa Filistin
çok, çok, çok yaşa Filistin
çok yaşa Filistin ve ez siyonizmi
çok yaşa Filistin ve ez siyonizmi
ve attık taşları
askerlere ve polise
ve ateşledik füzeleri
düşmanlarımıza
ve bütün dünya mücadelemizi bilir
ve bütün dünya mücadelemizi bilir
çok, çok, çok yaşa Filistin
çok, çok, çok yaşa Filistin
çok yaşa Filistin ve ez siyonizmi
çok yaşa Filistin ve ez siyonizmi
ve özgürleştireceğiz vatanımızı
emperyalizmden
ve inşa edeceğiz onu
sosyalizmle
ve bütün dünya şahit olacak buna
ve bütün dünya şahit olacak buna
çok, çok, çok yaşa Filistin
çok, çok, çok yaşa Filistin
çok yaşa Filistin ve ez siyonizmi
çok yaşa Filistin ve ez siyonizmi
çok yaşa Filistin ve ez siyonizmi
çok yaşa Filistin ve ez siyonizmi
çok yaşa Filistin ve ez siyonizmi